Eskiler, canlılığını, tazeliğini gerçeğe dairken yitirmeyenler
Allah’a benliği şirk kılmamak için olsa gerek yaptıklarını sahiplenmezdi
Yapılanlar Allah adına Allah için ise zaten sahiplenmezlerdi
Ancak, “nefsimize zulmettik” diyerek Âdem, Havva, Yunus misali
Hatayı, günahı sahiplenmek de vardı
Yaptıklarının sorumluluğunu üstlenmek
Varlığını sorumlu kılmak ile kendin olmak da vardı
Yokluğa ereyim derken sonunda Allah ile kendin olmak da vardı
Öyle ise arifler gibi kaçak oyuncu olmak yerine
Sahiplenmedikleri ile Rabbe yol edinmek yerine
Hakkı gereği sahiplenenler ile, Allah ile var olunduğunun
İdrakinde olmak da vardı.
Ha memur olmuşsun ha amir fark etmez, iş Allah’ın işidir elbet
Hakkı gereği gerçekleştirdiklerini sahiplenmek şirk değildir elbet
Hakkı gereği gerçekleşeni sahiplenirken Allah’ın imzası olmak da vardı.
Çoklu gerçeklik içinde nereden bakıldığı, sığ olmamak için önemliydi
Varoluşa dair taklit değil, kendi olmak için
Farklı açılardan yeniden bakmak gerekliydi
Allah ile varken, Allah’ı yaşarken Allah’tan ne kadar kaçılacaktı?
Gerçekte sahip olanı ve haddini bilmek için,
Yokluğa bürünüp, yok iken var olduğunu anlamak için
Kiminle var olduğunu bilmek için
Sahiplenmemek, kendi içinde derin bir yoldu
Sonrasında sahiplenmek, insanın hakkını yad etmek için
Allah’ın imzası olmak için olması gerekendi.
Emir, bir mertebede küfür olan, başka bir mertebede rahmettir
Yanlış görmek değilse gayen, seyir içinde seyir etmek fazilettir
Taklit olmadan, izlere takılı kalmadan bakmak, tevhidin gereğidir
Sonuç alacağın doğru yolda yerinde ve gerekli görmek hikmettendir.
Halil İbrahim GENÇ