Şu sonsuzluğa açılan mavi kapının altında
Her biri biricik, ne hikâyeler yaşandı?
Deryalar üzerinde, ilme, keşfe aç ne gezginler yaşadı
Duygulara dair yaşananlar ırmak olup da taştı
Dağlar, evrensel ağaçlar misali karakteri sağlam
Erdenler yurdunda gezinen insana kucak açtı
Yarattıkça nefes alandı insan
Yarattıkça yeniden biçimlenen dünyadaydı
Ormanlar, güzelim ağaçlar,
Böylesi, göklere uzanan insana bir anlatıydı
Fokurdayan, ateş kusan, gazabı resmeden volkanlar da vardı
Kâbusları, yüzyıllar içinde topraktı
İnsan hak ile uyandıkça, toprağa sağlam bastıkça, toprağı yurt kıldıkça
Rahmet hep galip olacaktı
Çöle misal, çıyanlara, yılanlara yuva olan da vardı
Çölde, gecenin karanlığında kendisine yol bulan da vardı.
Şu sonsuzluğa açılan mavi kapının altında
Her biri biricik, ne hikâyeler yaşandı?
Çoğu masal oldu, hayale karıştı, artık hepsi Kaf dağının ardındaydı
İnsan, kendisini resmeden dünyadaydı
Temsile dayalı varoluş içinde, hikâyesine gafil yaşardı
Resimlerini anılara, geçmişe gömmek, hikâyesini öldürmek
Hakk’ı temsil ederken kendisine yaraşan mıydı?
Elbet yaraşmazdı! Er ya da geç kendine, yaşadığı gerçeğe uyanmalıydı
Kaf dağının ardına kendini atmamalıydı
Kendine geç kalmış olmamalıydı.
Emir, araçlar amaç kılındı, amaç olması gerekenler araç kılındı
Sonunda insana dair umut tüketildi, hasret yitirildi, hayret bitirildi
Hakk’a, güzele dair olan hayranlık, Kaf dağının ardına itildi.
Hayır! İnsan tanrısallığa dair gerçeği taşımaktaydı
Böylesi, karanlıkta, gölgelerde kaybolmamalıydı
Temsile dayalı dünyada, ortak bir hikâyenin olduğuna uyanmalıydı
Gerçeğe tutunmalı, hayret ve hayranlık rüzgârına kendisini bırakmalı
Hasret ateşinde, umut gemisine bindikçe hikâyesinin peşinde olmalıydı
Ortak bir hikâyenin içinde insan, varlığa, varoluşa uyanmalıydı
Kendine geç kalmış değildi, geç kalmamalıydı.
Halil İbrahim GENÇ